Bu Blogda Ara

13 Mart 2012 Salı

Erkekseniz caz yapın !

   Caz ile ilk ilgilendiğim yıllarda, herhangi bir arka plan veya altyapı incelemesi yapacak yaşta olmadığım kesin. Ancak ilerleyen yıllar, beraberinde bazı karşı duruşlar, bazı isyanlar da getirdi benim için. Bunların en basit olanı, caz müzik çevresinde çöreklenen dinleyici kitlesi olmuştur. Dünyayı gezdiğim söylenemez dolayısıyla da bizim ülkemizde mi böyledir yoksa bu küresel bir tavır mıdır bilemiyorum ama genel itibarı ile caz müzik, eğitimli ve maddi olarak daha üst seviyede insanların dinlediği bir tarz olarak ün yapmış. Peki ama neden ?...

   Ben mi yanlış biliyorum yoksa bu yakınçağ Kuzey Amerika plantasyonlarındaki köleler değil miydi bu müziği şekillendirenler ? Blues dediğimiz tarz kendine toplumda yer bulamayan afro-amerikalı yoksulların protest seslerinden kök salmamış  mıydı ? 1900'lerin başlarında, New Orleans, Ragtime dönemlerinde, yine aynı afro-amerikalılar, bir çıkış umudu ile küçük barların sahnelerinde kornetleri ile keşfedilmeyi beklemiyorlar mıydı ve yine ellerinde kornet olmasının nedeni, trompet almaya yetecek paraları olmaması değil miydi ? Eğer ben büyük bir cehalet içerisinde en azından tek gözüm kör bakmıyorsam konuya, caz dediğimiz müzik, yoksul insanların çevresinde toplandığı, acılarını paylaşmak için ortaklaştığı, iç ısıtan bir kamp ateşi olmalıydı. Ama 1940'lar bu gelişimi tümden yalanlayıp, beyaz egemenliğinde bir big band dönemi başlatınca ve özellikle de sonrasında Chicago ve New York Boogie adıyla 12 beat blues armonileri gece klüplerinde zenginlerin vazgeçilmez dans tutkusu oluverince, caz için de başka bir dönem başlamış oluyordu. Artık afro-amerikalı egemenliğinden de çıkmaya başlayan cazın, zengin kitlelerin elit eğlencesi haline dönüşümü...

   Tüm bu olup bitenler belki de engellenemez bir gelişim sürecidir. Bunlara isyan etmek, bir açıdan, yeni nesil otomobillere isyan edip, Henry Ford zamanında herşey ne güzeldi demek gibi de olabilir. Sonuç olarak, 1890-1920 dönemi arasında yapılan caz müziği hala dinliyor olsak da, bir yandan da cılız ve insanı gülümsetecek kadar mükerrer olduğunu kolaylıkla görebiliyoruz. Yine de bu durum, günümüzde maddi olarak bir seviyeyi aşan kitlenin caz etrafındaki kümeleşmesini ve güneyin fakir çocuklarının yanık çığlıklarını bir düzey göstergesi haline getirmesini açıklamıyor. 

   1940'ların big band patlamasına öncülük etmesinin yanısıra, o yıllar ile başlayıp sonrasında büyüyegelen bir "diva" fenomenine de başlangıç noktası oluşturduğu su götürmez. Benim caz tarihi adına ikinci isyanımın başladığı nokta işte tam da burası. Hatta kafamın alamadığı bir çelişki de bu denklemin sonunda kendini gösteriyor. 

   Açık söylemek gerekirse, ben de kadın sesini daima tercih ederim ve erkek sesine göre daha etkileyici bulurum. Yalnız olmadığım da çok açık bir şekilde ortalıkta ki, iş vokallere dayandığı zaman, en iyiler listelerini hep kadınlar doldurmuş. Caz için de bu çok farklı değil. Biraz önce bahsettiğimiz dönemde kadın vokal patlamasının başlamasından bugüne dek hemen hemen tüm ünlü caz vokalistleri kadın seslerinden çıkmış. İsimler saymakla bitmez; Ella Fitzgerald, Billie Holiday, Josephine Baker, Sarah Vaughan, Dinah Washington ve daha birçok muhteşem vokalist. Erkeklerden iyi vokalistler yoktur demiyorum ancak bir oran vermeye kalkışırsak, sanırım kadın vokalistler ezici bir şekilde üstünlüğü ele alırlar. Müzik türlerinin tamamı için kadın enstrümanist sayısının azlığı da kesin ve su götürmez bir durum. Ama gelgelelim iş caza gelince, sayıda azlıktan ziyade yokluktan söz etmek lazım. Neredeyse elle tutulur bir caz enstrümanisti kadın bulabilmek imkansız. Örnekler çok münferit ve ismi duyulmamış. Ben de yıllar yılı bunun nedenini merak ettim durdum. Her ne kadar 1990'lı yıllardan sonra piyasaya çıkan bazı caz müzisyenlerinin arasında önemli kadın sanatçılar olsa da, bugün bile bu sayı oldukça azdır. Hele ki "mainstream" caz için neredeyse yok gibidir. Akla gelen ilk önemli isim sanırım, benim de bir albüm çıkartsa da ben de tanıtsam diyerek hevesle beklediğim "Diana Krall". Son albümü 2009 çıkışlı olduğuna göre, zamanı da gelmiş. Gerçi o da bir vokalist, yanı sıra piyano çalıyor ! Herneyse...

   Bir gün bıkkın bir şekilde caz sitelerinde dolanırken gözüme çarptı bir isim. "Jennifer Jane Leitham". Üstelik kontrbas çalıyor. Şaşırmıştım açık söylemek gerekirse. Hemen ne müzik yapıyormuş diyerek, YouTube yollarını arşınlayıverdim, oldukça etkileyici geldi bana stili. Ayakta kontrbas çalarak dans eden, seyirci ile söyleşen, çok canlı bir kadın. Hem de sol el ile çalıyor. Biraz araştırma yapınca, bir söyleşisinde gördüm ki, aslen solak değilmiş. Günlük hayatında sağ elini kullanmasına rağmen, bas çalarken sol elini kullanıyor, hatta sağ eli ile çalamıyormuş. Bunun nedeni olarak da, gençliğinde Beatles şarkıları çalarken "Paul McCartney" taklidi yapmak için sol elini kullanarak başlamasını gösteriyor. Aynı söyleşi, bana neler olup bittiği ile ilgili de çok fikir verdi. Hiç bilmediğim biryüzü ile karşılaştım caz dünyasının.

   Jennifer Jane Leitham, daha önce bilinen adı ile John Leitham, ameliyat ile cinsiyetini değiştirerek kadın olmuş. Bu hikayeyi de anlatırken, caz dünyasının maço ve erkek egemen oluşu ile ilgili bazı dokundurmalara yer vermiş. Ameliyat sonrasında yaşadığı sıkıntıları, daha önceden anlaşılmış olanlar dışında iş bulmakta çektiği zorlukları ve duayeni olduğu bazı festivallere davet edilmeyişini aktarmış. Bu ameliyat öncesinde "Mel Torme" gibi bir isimle çalışıyor olmasına rağmen, referanslarının bir anda tükenişi, çok ilgi çekici. 

   Çok açık bir şekilde, her tarihsel dönem, her toplum açısından, yenilikleri sindirmekte zorluklar yaratmıştır. Aynı tarih, bir dönem önce sindiremediği yenilikleri, bir dönem sonra kendisi taçlandırır. Nasıl ki, "The Beatles" ilk çıktığı dönemde, gelenekçi İngilizler tarafından bir tehdit olarak algılanmış ve Amerikan müziğinin kendi geleneklerini yok etmesine dair kaygılar yaratmışsa, bir dönem sonra, aynı İngiliz geleneğinin Kraliyet Ailesi tarafından ödüllendirilmiştir. Bu durum istisnasız her yeni tarz için geçerli olmuştur ve olacaktır. Caz müzik de ilk çıktığı dönem gelenekçilerin çok hoşuna gitmemiştir doğal olarak. Günümüzde de elektronik türler, yine gelenekçilerin sert savunması ile sıkı bir karakucak güreşe tutuşmuş halde. 

   Ancak caz dünyasının kadınları veya eşcinselleri sindirmekte güçlük çeken maço tarafı beni çok şaşırttı, hatta biraz sinirlendirdi. Toplumun üst tabakalarını oluşturduğunu iddia eden duayenler güruhunun erkek egemen olması ve maço tavırlar sergilemesi, kafalardaki caz dünyası imajı adına bence bir fiyaskodur. Gelişimi üzerinden neredeyse 120 yıl geçen bu emektar klasik türün 1890'lardaki ilk temsilcileri olan plantasyon köleleri, eminim ki bu kadar maço da değillerdi, dar kafalı da değilllerdi, erkek egemen de değillerdi. Bunu düşününce, akla ilk gelen sanırım şu oluyor; ekonomik seviye, akademik eğitim veya toplumsal çevre açısından durulan yer insanların kafalarındaki bağnazlığı çözemiyor. Birileri hala kadınların iyi enstrüman çalamayacağını düşünebiliyor veya iyi enstrüman çalabilme tekelini erkekler arasında tutmak isteyebiliyor. Klasik müzik dünyası ise her neden ve nasılsa bu dar kafalılıktan öyle güzel sıyrılmış ki, ülkemizde dahi benim jenerasyonumun yetişebildiği 3-4 kadın piyano virtüözü yetişebilmiş. Demek ki kadınlar bırakın enstrüman çalabilmeyi, virtüöz de olabiliyorlarmış. Ama her nedense caz dünyasında vokalistlik kafesinde hapsedilmişler. Yani sergileyecek fiziksel güzellikleri yoksa veya insanın ruhunu okşayacak bir ses tonu ile gelemiyorlarsa, yetenekleri onları bu dünyaya sokmaya yetmiyor. 

   Eğer Jennifer Leitham yakın zamanda bir albüm çıkartmış olsaydı, buradan albümünü tanıtmak isterdim. Biraz kurcalamama rağmen, YouTube üzerinde de resmi bir yayınına rastlayamadım. Ancak o kadar keyifli bir basçı ki Leitham, bu özel örnek için sadece resmi yayıncının yayınladığı video bağlantılarını verme prensibimde bir delik açıyor ve birkaç YouTube videosunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Çok da keyifli caz yapıyor Leitham. Caz yapmak için erkek olmak gerekir diyenlere de, erkekseniz caz yapın diyor. Buyrun !

Jennifer Leitham Trio - "C.O.D."


Jennifer Leitham Trio - "Turkish Bizarre"




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder