Bu Blogda Ara

10 Aralık 2012 Pazartesi

Caz yap Cem Adrian !

     Bugün bahsetmek istediğim albüm ve sanatçı, benim perspektifimin biraz dışında. Yine de birazdan açıklayacağım nedenlerden dolayı, bu albümü ve dolayısıyla sahibini tanıtan bir yazı yazmak istedim. Konu caz'ın dışına çıkınca, söyleyecek çok bir şey bulamıyorum aslında. Ama iyi bir sesi anlamak için onun caz söylemesine de gerek yok. Yıllardan beridir de, çok önemli bir ses olduğu ve dünya çapında bir yeteneğe dönüşeceği söylenen, beklenen hatta yılan hikayesine dönen adam, Cem Adrian. Geçtiğimiz sonbaharda yeni albümü ile karşımıza çıktı. Ben de bu yazıyı yazdığım esnada, ilk kez dinliyorum albümü aslında. Hatta Cem Adrian'ı ilk kez dinlemişliğim de, yine o ismini duyurduktan çok sonraya dayanır. 2008 veya 2009 civarında ilk kez adını duyup sesi ile tanışmıştım.

     O zaman da, sesin çok iyi olduğunu anlamak için fazla da bir çaba sarf etmek gerekmemişti. Bu yüzden de, bu kısmı kısa geçiyorum. Sesi çok iyi, çok güçlü, çok esnek ve çok zor çıkışları ve geçişleri dahi çok kolay gösterebilecek kadar da iyi kullanıyor sesini. Efendim 7 oktavmış, ses telleri çok uzunmuş... Detaylar detaylar... Adamın sesi bir harika diyor ve bu bahsi kapatıyorum.


     Albüm ile ilgili fikirlerimden bahsetmeden önce, Cem Adrian ile ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Evet sesi harika. Ama tabi ki enstrüman seçkinliğine ve virtüözlüğe gönül vermiş bir caz sever olarak, harika sesler benim için yeterli olmayabiliyor. Doğru eserler, doğru insanlar ve doğru projeler bir araya gelmedikçe de, bu tarz sesler eriyip gidebiliyor müziğin evrensel tünelinde. Bu noktadan başlayacağım eleştiriye. Öncelikle bana Türkiye'de sevdiğim sesler sorulsa, ilk sıralarda söyleyeceğim bir isim olan Cem Adrian'ın en sevdiğim şarkısı sorulsa, ya bir sessizlik anı yaşanır, ya da "summertime, güzel söylemişti..." derim. Tabi ki, sanatçı zevk aldığı ve beğendiği eserleri seslendirecek ve tarzını da kendi zevklerine göre şekillendirecektir ancak, şu an için yürüdüğü patika, Cem Adrian'ın güçlü sesi için biraz dar ve engebeli. Zaten Türkiye şartlarında şarkı söyleyip kendini göstermek oldukça zor. Popüler kültür tüm dünyaya hakim olsa da, Türkiye'de artık bir monark da değil, tam anlamı ile bir diktatörlük olmuş durumda. Bu ortamda kafanızı çıkartıp benim sesim güzel demek de, hiçbir şey ifade etmiyor kitle için. Kaç tane nitelikli sesi gömdü bu piyasa ve kaçına şu an bildiğiniz pop yaptırıyor. 

     İkinci olarak Cem Adrian'ınki gibi kaliteli bir ses, bu sınırların dışını da düşünerek müzik yapmalı bence. Ve geniş kitleleri hedeflemese de, (ki kaliteli sesler geniş kitlelerde çok yankı bulamaya da bilir zaten) kaliteli müzik algısı gelişmiş kitleleri hedeflemeli. Yani anlayacağınız, itirazım Cem Adrian'ın, çok elektronik ve çok fazla alternatif rock (alternatif rock deyiminden de haz etmiyorum aslında, main stream rock şakpasını tüm diğerlerine giydirip kategorize etmektir alternatif rock demek.)  kokan tarzına. Bu tarz benim görüşümle çok sıkıntılı ve kör kuyu gibi. Ne kalabalık kitlelere hitap eder ne de görece olarak da olsa kaliteli müzik algısı gelişmiş kitleleri cezbeder. Eminim ki, Cem Adrian'a sorsak, "umurumda değil ki kitlelerin beni dinlemesi, ben dinleyicimle memnunum" kabilinden bir kelam edecektir ancak, acaba dinleyicisi onunla memnun mu, asıl soru  bu...


     Eleştiriyorum ya, kesin okuyanlar itirazları sıraya diziyorlardır içlerinden, veya okusalar dizeceklerdir. Halbu ki, forumlarda, yorumlarda ve Cem Adrian'ın adının geçtiği her yerde, sevenleri hep aynı şeyleri söylüyor, yazıyor ve bıkmadan dile getiriyorlar. "Değerin bilinmiyor", "Türkiye seni anlamıyor", "O ses çok daha iyisine layık", "Sen boşver onları" vs... Benim burada yaptığım eleştiri de aslında, sevenlerinin sonucunu söylediği şeylerin nedenlerini açıklamak dışında bir şey değil. Cem Adrian özel bir ses ama elektronik takviyeli alternatif rock yapıp, sound daha yumuşak dursun diye piyano ve keman ekleyerek sesini gösteremezsin, dünyaya tanıtamazsın, bırakalım bunları, Türkiye'de bile çok fazla ileri gidemezsin. Sonra daha çıplak pozlar verip kaslarını ön plana çıkartırsın, sansasyonel klipler çekip tepki toplayarak reklam yaparsın ve bir gün sırt üstü yatakta uzanırken, "ne yapıyorum ben ya" dersin. Çünkü biliyorsundur ki, bunlara ihtiyacın yoktur, olmamalıdır ve her nasılsa hakettiğin değeri bulamıyor olmak çok da gereği olmayan şeyler yaptırıyordur insana.



     Her insan yeteneğinin karşılığını beğeni olarak almak ister. Bu çok da doğaldır. Sesini enstrüman olarak kullanan bir sanatçı da, doğal olarak alt yapı sesini ezmesin ister, sesinden başka şeyler çok da dikkat çekmesin ister... Cem Adrian'ın da şarkılarında bu var biraz. Müzikal altyapı genellikle ilgi çekici değil ve hatta yetersiz. Daha çok Adrian'ın sesini dinliyoruz. Virtüözlük elementi yok gibi ve sesten başka insanı alıp götürecek bir şey bulamıyorum dinlerken. Bir orkestrasyon da söz konusu olmadığı için, yükselip tepe noktalar da oluşturmuyor herhangi bir nokta ve insanı heyecanlandırıp o içten gelen hissiyatı sağlayamıyor müzik. Sanki matematik veya teknik bir mükemmellik bekleyip, bunu bir metronom gibi şaşmadan şarkı boyu koruduğumuz konsantrasyonun odağına yerleştirmemizi bekliyor Cem Adrian. Üzülerek söylüyorum ki, insanlar şarkı dinlediği için maaş almıyorlar ve iş ciddiyeti ile birilerinin sesini dakikalarca takip edip, sonunda da, "ohooo, adam hatasız abi..." demeyecekler. Bir çok büyük sesin yaptığı gibi, insanları an'larda vurup, kabuğuna çekilecek, daha etkileyici tarzlar geliştiren şarkılar, sesi gösterir ve dinleyiciyi de sürükler. Başka ekoller de söz konusu olabilir tabi ancak onlar da kendi adına birer ekol geliştirdikleri için vardır. Amy Winehouse mesela, taklid edilemez bir ekol. Tabi ki büyük de bir ses. Cem Adrian'ın sesi, belki de ondan çok daha yetenekli ve güçlü bir tını olmasına rağmen, malesef bu ekolden de yoksun, şarkı seçimleri de vurucu değil. New Age temalı, rock sound'lu, (bu sound için Türkçe bir kelime bulmam gerekecek) ve elektronik takviyeli, biraz buhranlı, biraz da genç bir müzik Cem Adrian'ın yaptığı. Dürüstçe söyleyebilirim ki, 18 yaşımda olsam çok daha fazla ilgimi çekerdi. Ama o zaman da Cem Adrian'ın sesi ile bu kadar ilgilenmezdim. 

     Bir diğer sorun, çok fazla şey söylüyor Cem Adrian şarkılarında. Şunu anlayabilirim, bu kadar yetkin bir sesi idare ettiğine göre, tabi ki zeki bir adamdır. Ancak şarkıları buluşturmaya çalıştığımız kitle Yale Üniversitesi 2011 mezunları değil. Toplumla buluşturmaktır amaç. Toplum da bilindiği üzere, 90-110 aralığında gidiyor. Bu kadar çok şey söyleyip arada insanların aklında kalacak tek bir satır bırakmazsak, onlar da doğal bir tepki ile hatırlamazlar. Aslında anlatmak istediğim şu; müzik dinliyorsak, sözlerden hayatın anlamını çıkartmanın manası yok. Şiir yazarken bunu deneyebiliriz. Ancak konu müzik. Ben Cem Adrian'ın ne dediği ile zerre kadar ilgilenmiyorum çünkü, Cem Adrian'ın hayat felsefesini referans almıyorum, onu bir filozof olarak görüp değer vermiyorum ve Cem Adrian ne düşünüyor diye aklımı yormuyorum. Mesajlar da istemiyorum dolayısıyla Cem Adrian'dan. Ben Cem Adrian'ın sesi ile ilgileniyorum ve o sesin özelliklerini, esneyişini, nameler yapışını, mümkünse gırtlağındaki titremeyi ve çıkışlarındaki gücü hissetmek için dinliyorum müziğini. Ve dinlerken görüyorum ki, bunlar istediğim kadar ön planda değiller ancak birşeyler anlatıyor sürekli Adrian'ın şarkıları. Hatta albümleri bile konsept albümler. Adrian sürekli mesaj veriyor. Tiyatro seyretmek kadar konsantre oluyor onun albümünü dinlemek ve müziğin beni rahatlatacağı, başka diyarlara götürüp gülümseteceği veya ağlatacağı, beni bu dünyadan soyutlayacağı an asla gelmiyor. Oysa ki ben sürekli yorulduğu için, bir albüm koyup beynimi dinlendirmek istemiştim. Tüm bunlara, müziğin de beynimi doyurmaması ekleniyor ironik bir şekilde. Albümün tiyatrosu bu kadar yorarken, müziğin basitliği ve dinlerken kendimi bir "ergen" barında, kız arkadaşıma farklı olduğumu ispatlama çabasında hissettirişi... Halbu ki adamın sesi çok iyi...

     Bu kadar güçlü sesler, Amerika'yı yeniden keşfetmemeli diyorum hep. Öncelikle biraz cover yapmalı sanki. Zor parçalar, ustaların seslendirebildiği, ustalık isteyen parçalar, ölümsüz parçalar okuyup, insanlara o ustalardan farklarının olmadığını, onlarla aynı kulvarda koşarak göstermeli, bunu insanların zihnine yazmalıdırlar. Sonrasında da, kendilerini binlerce basit sesin müzik yaptığı loş kulvarlarda harcamak yerine, doğru patikaları seçmeliler. Bu bence caz olur, belki Adrian'ın sesi özelinde soul - blues ikilisi daha uygundur, bir başkası için sesinin özelinde bambaşka bir müzik olabilir veya Cem Adrian hangisinden daha çok keyif alacaksa odur. Ancak eminim ki, bu kadar karanlık, bu kadar karartıcı ve ne kaliteye ne de kantiteye hitap edebilen bir tarz değildir. Veya Cem Adrian, bu kadar şahsına münhasır değildir. O ses ile, ben ne istersem onu yaparım, özgürüm modeli bir araya gelemez. Birilerine mâl olmak zorundadır o kadar ciddi yetenekler ve onu beğenen insanlara, yeteneğini gösterme, eksenini genişletme ve adını doğru şekilde duyurma borcu vardır. 


     Çok eleştirdim farkındayım ama çok kızdığım içindir. Bir çok insana çok kızıyorum hiç içimi açmayan müzik yaptıkları için ancak eleştirmiyorum onları. Zaten yapabileceklerinin maksimumunu yapıyor onlar. Ama Cem Adrian, şu an ciddi anlamda %3 potansiyel gösteriyor. Bu yüzden kızıyorum. Bu yüzden itirazım, isyanım ve direnişim. Ben bencilce, "caz yap Cem Adrian" derim. Ama aslında, sadece uzunca bir yazı ile anlattığım negatifliği kaldır müziğinden. Ne yaparsan yap, istersen kökenini vurgulayacak Balkan tadını kat (ki çok ciddi bir külliyattır Balkan müzikleri), istersen nefesini göster ve flamenko yap. Ama daha pozitif ve aydınlık olsun ve kulaklarımıza sesinle beraber müzik te dolsun. Sesin güzel tamam ama, hem onu biraz daha zorla hem de yanı sıra müzik yap Cem Adrian. Yaptır veya, iyi müzik yaptır. Daha karmaşık müziklerin arasında harmanla sesini, enstrümanların insanı dehşete düşüren ahengi ve soloları ile yarıştır. Galip yine senin sesin olacaktır ve o zaman insanlarda çok daha büyük keyif bırakacaktır. Ve "burnundan" çıkartacağın kadar bile ses çıkartamayan gereksiz isimlerle düet yapma Cem Adrian. İlla düet yapacaksan, git Celine Dion ile yap, Sarah Brightman ile yap, Adele ile yap bunlar olmuyorsa, hiç yoktan... Kendi sağlığın için. Düeti gördüğümde, ilk tepkim kıkırdamak olmasın yani, rica ediyorum.

     Ve evet, hepimiz daha özgür düşünce, daha özgür ve cesur toplum istiyoruz ama dozaj önemli. Radikal girişimlerin kimseye marjinal düzeyde faydası yoksa, iktisat denklemini tekrar gözden geçir derim. Haftada birden çok kez yaptığımız birçok şey var ama bunların hepsini toplumla paylaşma isteğimiz olduğunu sanmıyorum. Özel hayat denilen bir müessese de var ve hepimiz onu seviyoruz. Sen sevmiyorum diyorsan, sevenlere saygı göstererek bir deneme yapabilirsin. Bir hatayı, inatla ve kökten savunmaya kalkarsan, daha çok hataya ve tepkiye neden olur. Binlerce insan sana tepki gösterirken seni büyütebilecek tek şey, onların tepkisine saygı gösterip hata yapmış olabileceğini kabullenmektir. Amaç onları kendinden soğutmak değilse tabi...

     Bu kadar eleştirinin içerisinde hiç mi olumlu bir şey yok acaba... Var tabi ki, o da çok önemli bir algı bence. Türk müzik geleneğinde, en sevdiğim sanatçılar, arabesk ve minör etkisinden kurtulabilenler. Ortadoğulu olmadığımızı hatırlayabilenler bunlar. Bu ezgileri birer lezzet olarak müziğe katmak başka şey, bütün altyapıyı bunların üstüne kurmak bambaşka. Ülkemin en hoppa popçusu bile, bu akımdan kendini ayıramıyor ve eriyip gidiyor minör kürekli arabesk kayığının bir köşesinde. Cem Adrian'ın müziği bu etkinin yanından yakınından geçmiyor ve bu anlamda beni de boğmuyor. Bu da bence çok önemli bir şey. Dünyanın çevresi kadar eleştirdikten sonra, son anda yine belirteyim ki, bu kadar eleştirdiğim bu adamın sesinden gerçekten de dünyanın çevresini dolaşsanız çok fazla bulamayacaksınız. Çok keyifli sesi var ve ben de bu yüzden bunları yazıyorum. Çünkü bencilim ve bu kadar nitelikli bir sesi dinleyip keyif almak istiyorum. Caz yap Cem Adrian demiş miydim ?

     Bu yazıyı okuması muhtemel Cem Adrian severler itiraz edeceklerdir tahmin ediyorum. Cem Adrian ise, bunu okuyacak olsa, klasik sanatçı egosu ile "senden akıl alacak değilim ya..." diyecektir. Herkes halinden memnundur yani tahminimce. Ancak, ben diğer taraftan konuştum. Biraz da albümden konuşayım. Bunu yaparken de eleştirmeden, yaptığı müziğin penceresinden bakmaya çalışayım.... Güzel olmuş. 

     Şaka bir yana, benim ilgi alanımın biraz dışında olduğu için çok yorum yapamıyorum. Ama yapacağım kadarı ile yine müzikal açıdan yetersiz, ses açısından ise benim eleştiremeyeceğim kadar iyi olduğunu söyleyebilirim. Ben daha çok sesi için dinlediğimden, çok da fazla yorumlamadan albüm ile ilgili bağlantı vereceğim. Çok da zor olmayacak bu aslında, çünkü albümü tt.netmüzik aracılığı ile dinleyebilmeniz söz konusu. Ticari kaygılarının çok fazla olmadığına yordum bunu, öyle yormak istedim en azından. Bu yüzden de, teşekkürler Cem Adrian. 

Resmi yayıncısından veya kendinden yayınlanmış bir eser bulamadığım için, YouTube bağlantısı paylaşmıyorum. Aslında bir eser buldum da, polemik potansiyeli açısından o bağlantıyı vermek istemedim. Anladınız siz... Sırf caz yapsın diye, summertime için bir video bağlantısı veriyorum :)






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder