Bu Blogda Ara

30 Aralık 2012 Pazar

Focan standartları belirliyor !

   
     Ülkemde caz sanatçısı olmak zor. Zor çünkü dinleyici kitlesi zaten evrensel manada az olan bir müzik türü olarak caz, bizde daha da az rağbet görüyor, zor çünkü bu kadar az rağbet gören müziği icra ettikten sonra yayınlaması ayrı dert, pazarlaması ayrı dert ve popüler kültüre adanmış medyada icrası ve tanıtımı apayrı bir dert olarak sanatçıyı zorluyor, zor çünkü insanımız zevkleri ile örtüşmeyenlere tahammül veya saygı göstermeyi de pek sevmiyor. Yine de insanlar caz yapıyor ülkemde de, tüm olumsuzluklara inat. Hal böyle olunca, eleştirmeye de kıyamıyorum ülkemin cazcısını ve ayrı bir saygı duyuyorum çoğu zaman. Çünkü farkındayım ki zor bir mücadele veriyorlar. Bazen caz müzik için kendi esnettikleri çıtalardan birer kasnak uydurup, bunun dışında kalanları görmezden gelen elitistler çıkıyor karşıma ve kıkırdıyorum; bazen de gerçekten yaptığı müziğin adına caz denilebilmesi için Berklee'den üç şahit çağırılsa bile muvaffak olamayacak insanlar, yine de caz portföyünde boy gösteren albümleri ile stand-up'larını sergiliyorlar, biraz daha ileri gidip kahkahayı patlatıyorum. Ancak eninde sonunda tüm bu kara mizahı silip, hem müziği hem de duruşuyla içimi ferahlatan birileri yeni bir şeyler üretiyor ve içimden "ben de seni bekliyordum" diyerek gülümsüyorum.

Önder Focan, bu gülümsemelerimin azmettiricilerinden biri olmuştur yıllardır. Herşeyden önce, en azından televizyondan ve diğer medyadan gördüğümüz kadarıyla, naif ve ölçülü kişiliği ile insanı kendini dinlemeye yönelten sakin ve dost bir sesi ve devamında bir müzisyenden daha fazlasını barındıran bir kariyeri var. Tüm bunlar iyi müzik ile de birleşince, Önder Focan'ı dinleyesi geliyor insanın. Hepsinin de ötesinde, Önder Focan aslında Türk Caz'ı için bir marka. Songbook da, Önder Focan markası ile 2012 yılında piyasaya çıkan hoş bir albüm. Bu albüm ve beraberindeki grup ile ilgili bir şeyler karalamadan önce, hatıramdan bir küçük anı aktarmak isterim. 

90'lı yılların sonlarında, yeni müzikler ve müzisyenler keşfetme sevdamızın henüz başlarında, o zamanlar Beyoğlu'nda bir kasetçide çalışan yakın bir dostum keşfetmişti ilk kez Önder Focan'ı. Tabi kısa sürede bir albümünü edinip, o heyecan ile benimle paylaşmıştı. Henüz koltuğa çöküp albümü elime almıştım ki, "Önder Focan ha ? Dinleyelim bakalım." dedim ve Mustafa hala daha unutamadığım şaşkın bakış ile beni uzunca süzdü ve "Usta, çok karizmasın ha, adamın adını Türkçe okuyan kimseyi görmedim henüz, herkes Fokan, Fosan diye saçmalıyor." demişti. Gülmüştük tabi o zaman, toplumun ilk adı Önder olan bir müzisyenin soyadını yabancı dillerde okuma refleksine. Ben şahsen hala gülüyorum. Aynı dönemde, televizyonda rastlamıştım bir Önder Focan konserine. Hatta gençliğinde caz ile alakadar olmuş olan babama dinletmiştim de o pek beğenmemişti Önder Focan'ı. Bahse konu konser bir trio konseriydi ve tabi bir trio'da enstrümanlardan biri de gitar olunca, müzik çok doyurucu olmamıştı. Songbook ile ilgili söyleyeceğim ilk satır da tam bununla alakalı işte, müzik doyuruyor bu albümde. 

Ben gelenek olarak öncelikle eleştirimi sunup sonrasında beğenimden bahsetmeyi yeğliyorum. Eleştiri de değil de aslında, benim bakış açımla alakalı bir sıkıntı. Daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim, benim hayalimde müzik, geliştiği coğrafyanın ve kültürün dili ve izleriyle güzelleşir. Yani aynı örneği vermek gerekirse, İtalyanca bir Türk Halk Müziği şarkısı duyacak olsam, okkalıca küfrederim. O yüzden de, Türkçe caz beni çok cezbetmiyor. Dolayısıyla da bu albümde  dinlemekten en çok keyif aldığım şarkıları sıralamaya kalksam, "She sings the telephone book", "Sympatheticus" ve "Early in the morning" olacaktır. Fakat müzikal açıdan oldukça başarılı bir albüm ve ayrıntılarda şeytanı aramaya da gerek görmüyorum. Bu detayı geçtikten sonra ise, öncelikle gruptan biraz bahsetmek lazım. 

Meltem Ege zaten önemli bir vokal ve özellikle tempolu şarkılarda çok güzel performansı var. Berklee onayı taşıyan bir sanatçıya benim onay vermem de çok anlamlı değil zaten. Davulda benim kişisel olarak Türkiye piyasasında çok beğendiğim bir davulcu, çok da keyifli bir çalışmaya imza atıyor; Kerem Görsev ile çalışmalarından hatırlayacağımız Ferit Odman. Arkadaş arasında davulcu beğenmeme huyum ile ünlenmeme rağmen, Ferit Odman'ın akıcı ve dengeli tarzı oldukça hoşuma gidiyor. Zaten ünü  Türkiye sınırlarının dışında da yankı bulan bir müzisyen ve bu albüm için de benzeri güzellikte çalmış.  Trombonda Bulut Gülen, double bass ile de Ozan Musluoğlu çalıyor albümde. Songbook için standartların üzerinde bir performans diyeceksem bu yazının sonunda, bu iddialı yorumun oldukça önemli bir payını da trompet için kenara ayırmam gerekecek. Şenova Ülker zaten oldukça aşina olduğumuz başka bir isim ve albüme ciddi bir lezzet katmış. Ülkemizde icra edeni bulmakta zorlandığımız bir enstrüman adına gerçekten çok güçlü bir isim ve bu albümde de bu gücü kolaylıkla hissedebiliyorsunuz.

Müzik doyuruyor ve en önemlisi de bu. Caz albümü dinlediğimizi hissettirecek bir atmosfer var ve Önder Focan'dan beklenenin de minimumu zaten bu. Meltem Ege'nin güzel vokali de, bebop stili de çok renkli. "She sings the telephone book", Önder Focan'ın bir hatırasından kaynakla, Ella Fitzgerald için yazılmış ve telefon rehberi okusa bile dinlenir teması taşıyor. Benim için de dinler dinlemez albümün en iyi parçası oluverdi. Caz klasiği olacak kadar kaliteli bir beste bence ve Ferit Odman harika çalışıyor bu şarkıda. Gerçekten de Ella Fitzgerald telefon rehberini okusa bile dinlerdim. Ancak Meltem Ege'de çok güzel söylüyor. Özellikle bu şarkının üzerinde çok durmam, sanırım dinlerken çok heyecan duymamdan kaynaklı ancak albümün tamamı övgü hakediyor ve daima baz aldığım Louis Armstrong değerlendirmesi ile ve en basit şekli ile, "iyi müzik" damgası yiyor. Özenli besteler ve disiplinli bir albüm. Burada yazacak şey bulamamaktan kıvranırken rastladığım ve yazma şevkimi dahi kıran bir çok çalışmadan sonra, gerçekten de "hadi bahsedeyim şu albümden" dediğim bir atmosfere sahip. 

Tabi ki ben oldukça gecikmeli olarak tanıtıyorum bu albümü. Başlıca nedeni, albüm çıksında tanıtayım diye beklemiyor oluşum. Aklıma estikçe, hoşuma gidenleri paylaşıp, gitmeyenleri eleştiriyorum. Sonrasında tembellik devreye giriyor ve bir çok yazmak istediğim konu gibi bir süre kenarda bekliyor bazı albümler de. En önemlisi de, albümü bulup dinlemeden nasıl yazabilirim ki, değil mi ? Yakın zamanda dinleme fırsatı bulabildim aslında ben de. Bir süre songbook dilendim sağda solda, bir dinleyebilmek için hatta. Şaka bir yana, bu albümü dinlerken, blog'un bir İngilizce versiyonunu hazırlayıp, bizim caz sanatçılarımızdan bahsetmeyi düşündüm. Tabi ki burada yazdığım tonda ve kafama göre eleştiri tadında değil de, biraz daha tanıtıcı manada bir versiyon ile. Çünkü ülkemizde de dünya standartlarında caz yapılıyor ve eleştirmeden keyifle dinleyeceğimiz albümler çıkıyor. Şurada eğitim almış, şunu yapmış, burada çalmış şeklinde anlatmak biraz sıkıcı olacak belki ama yakın zamanda İngilizce olarak da hazırlayacağım bazı tanıtım yazılarını. 

Albüm ile ilgili fikir edinmek isteyenler, Önder Focan'ın internet sitesinde tüm şarkıların kısa kesitleri tanıtım amacı ile mevcut. Ben aşağıda, Önder Focan tarafından YouTube'da yayınlanan Early in the morning için bir video link veriyorum. Bunun dışında albüm için bir satın alma linki yayınlıyorum. Bu kadar kaliteli ve keyifli bir albüm için ciddi anlamda çok düşük bir fiyat etiketi konulmuşken, caz seviyorum ve dinliyorum diyen herkesin bu albümü koleksiyonuna katması gerektiğini de üstüne basarak vurguluyorum. Malum, bu yazıya ülkemde caz yapmanın zorluğundan bahsederek başladım. Kaliteli yapımlara destek olmayı da bu anlamda felsefe edinmek gerektiğine inanıyorum. Kaldı ki, bu albümü almamışsanız, çok şey kaçırıyorsunuz. Çünkü gerçekten ülkemiz için standartların üzerinde bir performans !

Son olarak eklenecek iki küçük konu var. Albüm ile ilgili biraz araştırma yapınca, "Jazz I Hear"'in Sivas olaylarında ölen insanlarımız için yazıldığını öğrenebiliyoruz. Politik bir duruş ve taraf sergilemeyi sevmesem de, Focan'ın insani duruşunu tebrik etme isteği duyuyorum bu konuda. Duyarlılık bir kişilik kalitesidir ve ölçüsü tutturulduğu sürece takdir edilmelidir. İkincisi ise, yine "25" adlı parça, eşi ile evliliklerinin 25. yılı için bestelenmiş. Sanırım şu an 27. yılı beraber bitiriyorlar. Birlikte daha nice mutlu  seneler dileyerek bu güzel albüm için Önder Focan'a olduğu kadar, emek verdiği bu yolda ona destek olan eşi Zuhal Focan'a da teşekkür ediyorum. 

1- Early in the morning
2- Boşver
3- Eski küçük şehir
4- Bu ada
5- Ruby
6- She sings the telephone book
7- 25
8- Sympatheticus
9- Boğaz'da
10- Yaz sevdası
11- Jazz I hear
12- Hodgesism




Onder Focan Trio & Meltem Ege - Early in the morning



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder