Bu Blogda Ara

5 Ocak 2013 Cumartesi

Kazara caz !






     Caz vokalisti olmak zor iştir bence. Sadece sesiniz değildir önemli olan eğer caz söylüyorsanız. Yüz yılı aşkın zamandır süregelen bir geleneğin sert çarkları öğütecektir sizi attığınız her adımda, sarfettiğiniz her cümlede ve seçiciliği keskin bir kitlenin sert bakışları altında hissedeceksinizdir kendinizi; sanki yaptığınız ilk hatada yerde yere vurulacakmışcasına. Caz bir tarz alanıdır, duruşun, görünüşün yanısıra, nasıl konuştuğunuzun ve nasıl hareket ettiğinizin de ince elenip sık dokunduğu bir kulvardır. Kimseye benzememek yolunuzu tıkar bazen, kendi tarzınızı kabul ettirmenin zorluğu ve temelden inşa edilen bir imaj yanısıra yepyeni bir ekolün yankı bulması... Bazen de birilerine çok benzersiniz ve taklitçi damgası ile kafeslenir caz kariyeriniz daha başlarken. Bütün bunlardan sıyrılarak adınızı bir yerlerde duyurabiliyorsanız da, zaten eleştirilecek çok fazla şey kalmamış demektir. Bugün burada bahsedeceğim isim, hayatın engel dolu kavislerinden de, caz kariyerinin sabit kukalarından da aynı zerafet dolu slalomlarla sıyrılmış ve üçüncü albümünü de çıkartarak kendine caz dünyasında güzel bir yer edinmiş bir isim. Melody Gardot.

En başından anlatmak istiyorum hikayesini. Çok huyum da değil aslında hikayeleri veya körün gördüğü, sağırın duyduğu klasikleri sıralamak ve ansiklopedik satırlar sarf etmek fakat Melody Gardot'un hikayesi bir kez daha üzerinden geçilmeye değer. Aslında dokuz yaşında başlamış Gardot'un müzik serüveni. Aldığı dersler sonrasında, yerel bazı eğlence mekanlarında piyano da çalmış henüz küçük sayılabilecek yaşlarda. Ancak 2003 yılında, henüz 18 yaşındayken hayatını düz giden çizgisinden çıkartıp kırık bir makas ile eğri bir raya oturtacak olan kaza gelmiş başına. Kırmızı ışıkta geçen dikkatsiz bir sürücünün ona çarpıp kaderine terketmesi sonucu, leğen kemiği kırılmış ve daha da kötüsü beyninde oldukça ciddi hasar oluşmuş. Bu hasar sonrası hali için, kendisi, "biraz olsun bitkiye dönmüştüm" diyor. Bir yıl boyunca yatağa çakılı kalmasına neden olan kırığın vereceği acı ve sıkıntılar bir yana, beyninde oluşan hasar nedeniyle yaşadığı hafıza problemleri, ışık ve sese karşı aşırı hassasiyet gibi büyük sorunlar, belki de en beklenilmedik şekilde onu müziğe ve tekrar hayata bağlamış. Müziği bir terapi ve tedavi aracı olarak kullanan Gardot, leğen kemiğindeki kırık nedeniyle piyano çalamadığı için, yatağında da çalabileceği bir enstrüman olan gitar ile devam etmiş müzik serüvenine. İlk başlarda doğru kelimeleri seçerek konuşmasını ve iletişim kurmasını bile etkileyecek derecede büyük olan travmasına da müzik yolu ile çözümler üretmiş. Bir süre sonra ise şarkı söyleyerek katettiği yolun sonunda, sağlıklı cümleler kurabilir hale gelmiş. Sese karşı olan hassasiyeti nedeniyle de gürültülü müzik türlerini dinleyemediği için, terapi süresince daha yumuşak armoniler ve hafif ritimlerle örülü olan latin caz dinlemiş. Stan Getz albümleri eşliğinde devam etmiş tedavisine. Şimdi ise, hala var olan ışık duyarlılığı yüzünden takmak zorunda kaldığı güneş gözlüğü ve leğen kemiğindeki kırığın yadigarı olan bastonu dışında, sağlığı oldukça iyi görünüyor ve müzik yapmaya devam ediyor. 

     İlk çalışmalarını hastahanede, tedavi süreci sırasında oluşturan Gardot, bunları daha sonra kaydedip radyolarda yayınlayarak başlamış kariyerine. 2008 çıkışlı Worrisome Heart ve 2009 çıkışlı My One and Only Thrill adlı albümlerinden sonra, tabi ki benim bu yazımın da nedeni olan 2012 çıkışlı ve The Absence isimli yeni albümünü yayınlamış. Aslında albümün çıkış tarihi 2012 Mayıs ama sanırım benim tembellik alışkanlığı yine sirayet ediyor. 2012 başlarında bir kenara not aldığım ve hakkında birşeyler yazarım dediğim albüm ve sanatçılara bakınca da, 2013'ün ilk yarısında kimse albüm yapmasa da malzemem hazır diyebiliyorum. İşte tam da o kadar tembelim. Konuya dönersek, ve konumuzun hala caz olduğunu kabul edersek, Gardot'un albümü caz sahillerinin daha yumuşak ve naif bir kıyısına vuran sakin dalgalar gibi. Bazı vokaller güçlü ve burçlardan yankılanan otoriter sesleriyle yaratır titreşimlerini, bazıları ise sakin tonları ve insana huzur veren tarzlarıyla. Melody Gardot, bunların içinde ikinci guruba dahil görünüyor. Ama dahil olduğu tarzın da hakkını veriyor kanımca. Caz içerisinde düşünülecekse, Latin çizgisi çok ağır basan bir müzik yapıyor Gardot. Bir yanıyla da, bir caz albümünden çok, 1950'lerden bir Fransızca hafif müzik albümü rüzgarı estiriyor kulaklarda bazen. 

      Müzik oldukça yumuşak, ritimler genellikle Latin ve hatta Bossa Nova etkisi taşıyor. Gardot'un gitarının ve kulak okşayan Latin ritimlerinin dışında, müzikal beklentiyi aşağıda tutmak gerekiyor biraz dinlerken. Ancak vokal tüm günlük stresinizi üzerinizden alabilecek kadar hoş ve rahatlatıcı. Melody Gardot, geçirdiği kaza ve sonrasındaki iyileşme süreci boyunca edindiği erdem ve sabrı müziğine de yansıtırcasına sakin ve şefkatli dokunuyor müziğe, sesiyle. Dolayısıyla ben de, iyi müzik diyorum. Monterey Caz Festivali de benimle aynı fikirdeymiş ki, 2012'de Gardot'a sahne ayırmış. Ya da, ben Monterey Caz Festivali ile aynı fikirdeyim diyelim, daha mütevazi görünsün. 

     Yazımın başında gevelediğim kriterleri üzerinde taşıyor Gardot, tüm bunların yanında. Duruşu ve tarzı ile bir caz vokalisti olmanın gereklerini şapkasının içinde tutuyor ve ben geleceğin divalarından olurum diye fısıldıyor, çığlıklara tahammülü olmayan kulak hassasiyeti yüzünden. Aşağıda bu albümün kapak resmi, şarkı listesi, satın alma linki, Melody Gardot resmi internet sitesinin bağlantısı ve resmi YouTube profili tarafından yüklenmiş bir kaç tanıtım görseli paylaşıyorum. Kalanını keşfetmek size kalıyor. Ben bir iki parçadan bahsedeyim yine de... La Vie En Rose, klibi ile, bir reklam mizanseni taşıyor ve anladığım kadarı ile bir mücevherat firmasının tanıtımını içeriyor. Ancak çokça dinlediğimiz ve sayısız ünlü ses tarafından seslendirilmiş bu muhteşem klasiğin, yine dinlemeye değer bir yorumu. Bu şarkıya ait görsel kendi internet sitesinde de bulunduğundan, yükleyiciye bakmaksızın YouTube bağlantısını veriyorum. Son albümünden bir parça ise, Mira ve resmi olmayan yükleyiciler tarafından paylaşılmış görselleri internet üzerinde mevcut olsa da, ben burada paylaşmıyorum. Bir çok parçada, Latin Caz teması olmasına rağmen, ara namelerini scat ile renklendiriyor Gardot. Mira da bunlardan biri. Kendi sakin tarzı içerisinde bence oldukça da hoş duruyor bu renkler ve bu anlamda da benim beğenimi kazanıyor. İnternet sitesinde bir de turne listesi var ancak henüz o listede Türkiye malesef yok. Sanırım bunun temel nedeni, albümün orta ve kuzey Avrupa müzik listelerindeki başarısı zira turnenin ağırlığı bu bölgelerde konuşlanmış. Albüm ayrıca Birleşik Devletler'de de caz albümleri listelerinde 1. sırayı görmüş.

     Albümdeki şarkıları vereceğim bağlantıdan tek başına da satın alabiliyorsunuz ancak 11. şarkı, Iemanja, sadece albüm ile birlikte geliyor. Tek başına satışı yok. 

    Uzun lafın kısası, daha hafif ve yumuşak caz esintilerinden hoşlananlar için ideal bir albüm olmuş. Bir de kendiniz deneyin.

     Bahsetmeseydim çatlardım, internet sitesi üzerinde verdiği parça tanıtımları, parça ile ilgili en ufak bir fikir vermekten bile uzak olacak kadar kısa. Zaten girişten itibaren çok zaman kaybeden şarkılar, daha başlarken sonlanıyor. En azından şarkının ortalarından kesitler verilseydi, daha fazla fikir edinilecek bir halde olabilirlerdi diyorum. 


1- Mira
2- Amalia
3- So Long
4- So We Meet Again My Heartache
5- Lisboa
6- Impossible Love
7- If I Tell You I Love You
8- Goodbye
9- Se Voce Me Ama
10- My Heart Won't Have It Any Other Way
11- Iemanja















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder