Bu Blogda Ara

4 Mart 2012 Pazar

Gelecek vadeden Al Di Meola !

   Başlığı okuyup da, acaba ben mi yanlış okudum demeyin. Bahsedeceğim hikaye tam da bununla ilgili. Al Di Meola gelecek vadediyor. Daha önce bahsetmiştim, orta okul müzik öğretmenimin tavsiyesi ile adını duyduğum Al Di Meola'nın bir tek albümünü dahi dinlemeden bıraktığımdan. Tabi ki, yıllar sonra başka serüvenlerde tanıştım Al Di Meola'nın müziği ile. İlk tanışmam, "Paco De Lucia" ve "John McLaughlin" ile beraber "The Guitar Trio" çalışmaları olmuştu. Hayatım boyunca, bu çalışmaları nasıl bir ego ve ruh hali içerisinde yaptıklarını merak edeceğim. Benim gözümde dünyanın kendi alanında tartışmasız en iyi üç gitaristi ve bir araya gelip çalıyorlar... Çoğunlukla heyecandan tam olarak dinlemeyi beceremediğimiz armoniler ortaya çıkıyor haliyle.

   Dinlediklerim oldukça hoşuma gidince, Al Di Meola'nın solo albümlerini de takip etmeye başladım o yıllarda. Bir süre sonra kanaat getirdim ki, bu adam dünya üzerinde gitar ile yapılabilecek herşeyin zirvesindeydi. Üstelik, çok da ilginç bir şekilde, hem akustik hem de elektronik gitar adına bir virtüöz. İnanılmaz bir yetenek olsa gerek. Referans olarak "Berklee" mezunu oluşu gösterildiğinde aklıma hep şu gelir, acaba Berklee mi Al Di Meola için bir referans yoksa kayıt masasının arkasında duvar boyu bir posteri mi asılı duruyor.

   Nihayetinde, zaman içerisinde bir Al Di Meola dinleyicisi olabilmiş, ancak Al Di Meola'ya karşı bugün beslediğim kadar büyük bir hayranlık besleyememiştim. Yine neden olarak o yıllarda Al Di Meola şarkılarındaki ritim karmaşasını tam olarak kavrayamamamı görüyorum. Belki de sadece, gençliğin heyecanı ile, o muhteşem ve ışık hızındaki solosunu atacağı ve beni benden alacağı saniyeleri bekleyerek dinliyordum. Belki de, rock/metal dinleyen arkadaşlarıma, gururla, bir etnik caz gitaristinin o çok sevdikleri trash gitaristlerinden nasıl da daha hızlı olduğunu gösterip böbürlenmek istiyordum. Ama garantili olarak bildiğim tek şey, Al Di Meola çok hoşuma gitsede, aşırı dinlemediğim ve şarkılara vakıf olacak kadar üzerinde durmadığımdır.

   2000'lerin başlarında, hatta belki de en başında, yani tam 2000 yılında, yakın arkadaşım Mustafa ile boğaz manzaralı eski bir köşkte beraber zaman öldürmeye oldukça alışmıştık. Mal sahibi bina ile pek ilgilenmiyordu ve   tehlikeli tiplerin binayı işgal etmesindense, bizim bakımı da yaparak orda bulunmamızı tercih ediyordu. Harika bir boğaz manzarası ve genişçe bir balkon, o dönem için oldukça büyük ekran bir televizyon, bir VCD çalar bir kasetçalar ve bir "kettle" su ısıtıcıdan ibaret hayatımız, oldukça keyifliydi. CNBC-E yıllarıydı o yıllar, henüz açılmıştı kanal ve güzel programlar oluyordu. Biz de henüz 20'li yaşlarımızın başında, elternatif arayışlarındaydık hali ile. Klasiklerden bihaber alternatif arayışları, yine gençliğin gülümseten hallerinden biri. Bir gece yine sedirlere yayılarak televizyon izlerken, klasik durağımız olan CNBC-E takıldı ekrana. Bir konser henüz başlamıştı. Sanatçıyı anlayamadık ama elinde bir gitar tuttuğu kesindi. Dolayısı ile ilgimizi çekmek için yeterli tüm atmosfer oluşuverdi. Uzakdoğulu olduğu kolaylıkla anlaşılan bir klavyeci "virtüözü diye düzeltebilirim", oldukça genç bir davulcu, bir bongocu ve gitaristin ara ara çaldığı bir trampet-zil setinden ibaret ilginç bir grup.

   Bir süre takip ettik konseri, sonrasında birbirimize kaçamak bakışlar atmaya başladık. Bir ara Mustafa dayanamayıp bana, "usta, adamlar iyi gibi ya" dedi. Tabi çocukluktan gelen müzik kültürüne vakıflık ve buna dair mağrurluk içerisinde, beklenen yorumları sıraladım. "iyi iyi, klavye zaten yetenekli. gitarist de süper ama biraz daha geliştirmesi lazım tabi. bunlar biraz pişsinler, yakında ortalığı yıkarlar."

   Biraz daha geliştirmesi lazımmış garibin, biz 1988'de Montreal Caz Festivalini salladığı görüntüleri izlerken. Halbu ki gelse, çok faydalı fikirler verip daha iyiye gitmesine yardımcı da olabilirdim. Eminim ki çığır açardım müzik hayatında bir kaç dakika içinde. Bizim bu değerlendirmemiz sürüp gitti, aslına bakarsanız konserin sonuna kadar o kadar ileri gittik ki, şu an hepsini anlatmaya utanabilirim. Neredeyse ellerinden tutup şöhret yapacaktık garibanları. Neden sonra konser bitti ve isimler yazmaya başladı. En tepede Al Di Meola'yı görünce, birkaç saniyeliğine, bu adamın tipini pek de bilmediğimizi farkettik, sonrasında kahkahalarla gülmeye başladık. Öyle ki, hayatımın en ciddi gülme krizlerinden biri olarak hatırlıyorum. Bir süre kendimize gelemedikten sonra, biraz açılınca, birbirimize gülüp, "oha lan sen de bunu dedin ha..." şeklinde, olayın utancını ve suçunu biraz üzerimizden atmaya çalıştık, ikimiz de. Nafile tabi ki.

   Üzerinden 12 sene geçti, bu olaydan sonra Al Di Meola ilgim zirve yapmayı yeterli görmeyip zirveyi de zorladı. Bunca yıl sonra, şu an yeni albümünü dinlerken rahatlıkla söyleyebiliyorum ki, kendini oldukça geliştirmiş. İnsan gözü kapalı olarak, gitar denilince bu adam bir numara diyebiliyor. Peki sadece gitar mı ? Ya bir besteci olarak Al Di Meola ? Ya dünya müziğinin o en yakası açılmadık enstrümanlarını ve seslerini alıp, neye benzediğini birkaç yüz kere dinlemeden anlayamadığımız karmaşık fusion ritimlerle harmanlayan Al Di Meola ? Hala daha ritimlerini anlayabilmek için, müziği duymazdan gelerek dinlediğim Al Di Meola. Dinlerken hangi sesi takip edeceğimi şaşırıp, vazgeçip, sinirden ağlamaklı olduğum Al Di Meola.

   Söylenebilecek çok şey var ancak, ben şu kısma değinerek kısa kesmek istiyorum. 1988 yılında Al Di Meola, en iyiydi, şüphesiz. 2000'de de o en iyiydi. Bugün de o en iyi. Çünkü standartları o belirliyor. 1988 yılında, parmaklarını klavye üzerinde göremediğimiz sololar atan ve agresif stili ile gönlümüzde taht kuran Al Di Meola, bugün ne o kadar hızlı, ne de o kadar agresif. Ama müziği o günkünden kat kat daha keyifli, daha olgun ve daha komplike. Hiç değişmeyen şey ise, dünya ezgilerinin en dibinden, en keyifli sesleri çıkartıp harmanlama alışkanlığı. Evet kesinlikle 2011 çıkışlı "Pursuit of Radical Rhapsody" bahsettiğim. Gerçekten dinlediğimiz anda, hiç duymamış olsak da, rahatlıkla Al Di Meola diyebileceğimiz bir albüm. Çünkü bu kadarını ancak o yapabilir.

   Bu albümü dinlerken, aklıma neler neler geliyor. Bahsettiğim trash gitaristlerini dinleyip, yaptıkları işin virtüözlük olduğunu sandığımız yıllar mı, yoksa demin anlattığım ve Al Di Meola ile ilgili kritiklerimin bugün hala beni gülümseten tarafı mı desem. Hepsini bir kenara bırakıp biraz da albümden bahsetsem daha iyi olacak sanırım.

   Pursuit of Radical Rhapsody, klasik bir Al Di Meola albümü olmuş. "Strawberry Fields" çalarken, Al Di Meola'nın gençliğindeki  "Beatles" etkisine dikkat çekmek isterim. Dünya müziği etkisi inanılmaz derecede fazla. Bazılarımız elektronik gitarı ile duymak istiyoruz onu, bazılarımız ise akustik ile. Müjdeler olsun ki, bu albümde ikisini de duyabileceksiniz. Birkaç parçada, klasik Astor Piazzola ve tango etkisini çok güçlü bir biçimde hissedebiliyorsunuz. Hem bu etkinin, hem de gitar deneyiminin zirve yaptığı bir parça, "Full frontal contrapuntal". Yine ilk dinleyişte insana çok keyif veren parçalardan biri "Gumbiero". Tek tek saymaya gerek de yok aslında, her parça, her zamanki gibi birbirinden güzel ve birbirinden ustaca derlenmiş. Bu albümde Al Di Meola, 50'li yaşların ortalarında bir masalcı dede gibi duruyor. Gözlerinizi kapatınca, sanki birileri müzik yapmak yerine, size bir masal anlatıyormuş gibi hissedebilirsiniz. Hatta biraz daha ileri gidip, lirik temalı bir mit, yarı şiirsel bir teknikle kulaklarınıza fısıldanıyormuş gibi. Tüm kafiye arka plandaki etnik melodide ve davul her zaman olduğu gibi bu ses ahengine rediflerle destek veriyor. Ben de sizi, gitarı ile şiir yazan adamın, müzik şairinin şiirini dinlemeye davet ediyorum. Şimdi artık çok iyi biliyorum ki, Al Di Meola gelecek vadediyor, çünkü 10 yıl sonra dinlediğimde, yine standartları o belirliyor olacak ve ben yine kendini çok geliştirmiş diyeceğim.

Pursuit of Radical Rhapsody



Di Meola 8:30

Di Meola 7:47

Di Meola 2:09

Di Meola 7:33

Di Meola 6:19

Di Meola 1:54

Di Meola 4:53

Di Meola 3:06

Di Meola 4:02

Di Meola 5:17

11 Bona
Di Meola 6:02

Di Meola 5:03

McCartneyMurphy 4:11

Di Meola 2:55

Arlen 3:06

Al Di Meola - The Virtuoso
(2009 yılında kaydedilmiş bazı sololarından kesitler)



Al Di Meola - The Making of "Pursuit of Radical Rhapsody"
(Efsane isimler iş başında - Kayıt sırasında çekilmiş bazı görüntüler)






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder